30 Aralık 2013 Pazartesi

look so familiar




Kaşık kaşık kat beni bedenine


Yüreğinin kenarıyla sıyır ruhumu ki


Porselen gibi parlayayım


Ne bir çizik olsun tenimde


Ne kir tutayım


Gölgelerde sakla beni


Bir sana ışıyayım

Burası çok kalabalık!

sayfaları merakla okurken bir bakmışsınız ki son sayfaya gelmişsiniz
takipte olmanız gereken bir dergi, iyi bir çocuk olursanız belki sayfaların arasında beni de görebilirsiniz (:
Follow us!

 http://www.kalabalikdergi.com/



5 Aralık 2013 Perşembe

sendrom sendrom üstüne




modern çağ hastalığı

'onu alma beni al sendromu'

çok çaresizce, çok umutsuz ,çok da yazık bir durum

ah karakteri dipsiz, sana hep gölge buralar 

5 Eylül 2013 Perşembe

my lungs are empty anyway





 Boğuldum mu sandın?

Cebimde deniz yıldızlarıyla geri döndüm..









http://nerysoul.deviantart.com/art/water-nymph-174014023



12 Nisan 2013 Cuma

biz yemezsek, birileri sürekli ölüyor




türklerin beslenme şekli malum

bu kadar zengin bir yemek kültürüyle aksi beklenemez tabi

millet matbaayı falan bulurken , biz dolmayı falan keşfetmişiz

kıyaslarsak matbaamı dolma mı diye?

kağıt karın doyurmuyor dostlar!

yemek, içmek iyi de bu kültür öyle sakat bi şekilde yerleşmiş ki 

ısrar boyutunu geçip dayatmaya gelmiş

çocuğunun ağzına ekmek lokmalarını tıkıştıran anneler birer klişe mesela

amacını sorar isek anneye yesin,beslensin, güçlensin 'dir cevap.

yemekle sağlıklı olmayı aynı kefeye koyuyoruz

yiyorsak sağlıklıyız modundayız

bu sebeple yemek yedirme arzusunda çığır aşıyoruz

'Yemezsen, ölümü gör' mesajı dünyanın hiç bi yerinde verilmez :)

nasıl bi iştah tetikleyicidir bu, o da ayrıca tartışılmalıdır tabi :)

90'larda sanal bebekler bile iki kez beslemeyince hemen ölüyorlardı

kesin Türk icadıdır!

'Yemezsen, ölürsün'

besleseydin hayvanı dolmayla, tantuniyle hiç ölürmüydü?

bu dayatmalar zamanında çekilen kıtlıklardanmıdır nedir bilemedim ama söyle de bi gerçek var ki

yapılan çalışmalarda zayıf insanların kıtlıklara daha dayanıklı olduğunu bulmuşlar

bırakın yemeyelim ya, siz sibel can oldunuz diye bizde mi olalım

kıtlık olsa, senden daha şanslıyım bi kere

bazıları dünyanın yarısını yiyor zaten, bırak bizim yemediğimiz de kalsın dünyaya

 daha yaratıcı şeyler bul teşvik için, ölüm içerikli senaryolar olmuyor canım

oldu mu?

hımm ok , bye o zmn






devrim yaratacak psikolojik çözümlemelerim






ilkel güdülerimiz ne menem birşey

bizi içten içe yönlendiriyor lanet şeyler!

bi süre sonra bunların etkisiyle saçmalayıp abartıp sendromlara giriyoruz.
sağlıklı bir erişkini düşünelim
önüne hep hedefler koyuyoruz
tüm gençliği boyunca ödül ceza yöntemiyle gaza getirilip eğitilmeye alışkın bu sağlıklı(!) erişkinimiz önüne konan hedefleri tek tek tükettikten sonra-ki nedir bunlar eğitim,iş,güç,evlilik,çocuk,ev,araba vs..- bi yerde tüketecek tabi hedefleri ya da tıkanıp kalacak yerinde sayacak bi süre
işte o evrede çıkıyor bu güdüler

kendi için belirlenen hedefleri gerçekleştirdiyse erişkinimiz boşlukta kalıyor,
gözüne fener tutulmuş şaşkın tavşan gibi manasız manasız bakıyor etrafına
o zaman kendine bi uğraş, bi hobi bulma derdine girişiyor (kendince hedef oluşturma sendromu) bakıyor ki toplumun hedeflerini bitirmiş, hedeflere alışkın erişkinimiz kendine hedefler koyuyor ne bileyim bi kursa yazılıyor, çiçek besliyor, evcil hayvan alıyor falan..

işte sapıtma noktası burda

amacından sapan erişkinimiz kendini fazlaca kaptırınca, şu sonuçlar ortaya çıkıyor;

-10 kedili teyzeler
-Bilgisayar oyunu manyakları
-İşkolikler (Bunlar garibim kendilerine hobi bulamayıp kendilerini işine adayanlar)
-Evi seraya çevirenler (Bunlar da toplumun evlilik, çocuk hedeflerini bu şekilde üreterek karşılamaya çalışanlar)

sen de bunlardan biriysen üzülme, yavaşça elinden bırak kedi mamasını, iş evraklarını, git dünyayı keşfet canım.öyle kediyle mediyle uğraşma, onlar zaten dışarda gayet rahat rahat yaşıyorlar, gidiyorlar fare falan yakalıyor spor oluyor, sen de dayıyosun mamaları, obez oluyor hayvancıklar kuzu gibi. sana da yazık hayvana da..

senin suçun yok canım, toplum ve güdülere çamur atıp kaçabilirsin,
hadi öptüm,kib bye





senden benden bizden





okyanusundan kopmuş bir balık, 

kendini okyanusta bulan şaşkın turuncu balık,

uzaklara giden yolcu,
masada unutulmuş gözlük, 

dikişleri sökülmüş kıyafet,

tek tekerleği olmayan oyuncak araba,

köşesi yırtılmış kağıt,

hepsi biraz ben..









dünyaya yaklaşırken..















Aşk..

Kendimizi Tanrı'ya en yakın hissettiğimiz bir süreç,

Dünyaya daha ait, daha iyimseriz.

Ondan bu tutkumuz, bekleyişimiz,ısrarımız..

cam güzeli


 











bekliyorum,cam güzeli bir çicek gibi güneşi,suyu.
yapraklarıma değsin sıcak güneş damlaları,
hissedeyim içimde yeşilin o canlandırıcı etkisini
ruhumda hissedeyim tazeliği
köklerimden cana geleyim,
susamış hücrelerim doysun
camın ötesinden daha güzel görünsün dünya gözüme..