
ne sen ben, ne ben senim artık.
oysa tektik, birdik önceden ;bizdik
pötikare masa örtüsü üzerinde bir düştün sen,
o özenle hazırlanmış sofranın değerli misafir porseleni;
içinde güneşi biriktirirdin
ama tenindeki sade ve şık desenlerin mattı.
yanına yerleştirilmiş yumuşak desenli peçeteler vardı,
yüzünü içine gömülmüş gibi gösteren kaşık,
tenime batacakmış gibi duran dikenli çatal,
keskin gibi görünüp kesmeyen bıçak,
ve akşam yemeğinin ciddiyetini almamış piknik kızı ben.
üzgünüm;
ben en büyük keşkemi işte o tabakta bıraktım..


oysa tektik, birdik önceden ;bizdik
pötikare masa örtüsü üzerinde bir düştün sen,
o özenle hazırlanmış sofranın değerli misafir porseleni;
içinde güneşi biriktirirdin
ama tenindeki sade ve şık desenlerin mattı.
yanına yerleştirilmiş yumuşak desenli peçeteler vardı,
yüzünü içine gömülmüş gibi gösteren kaşık,
tenime batacakmış gibi duran dikenli çatal,
keskin gibi görünüp kesmeyen bıçak,
ve akşam yemeğinin ciddiyetini almamış piknik kızı ben.
üzgünüm;
ben en büyük keşkemi işte o tabakta bıraktım..

